11 Ağustos 2013 Pazar

ORTA DOĞU SİYASETİNDE YENİ AÇILIMLAR…

Suriye, Irak, Ürdün, Mısır, Filistin, Arabistan vs. derken Türkiye ve İran’ın bölgesel güç olmasını istemeyen hakim güçler, mevcut durumda dezavantajlı konumda olan İran lehine politikaları desteklemekte ve güç dengesi oluşması için her türlü politik ve stratejik manevrayı yapmaktalar. Bu durumun lehine olduğunu gören İran hakim güçlerin menfaat barajına su taşımaya devam etmektedir.
Suriye’de batı ile danışıklı olarak İran direkt olarak müdahil olmakta, Hizbullah’ı etkin olarak kullanarak Türkiye siyaseti zaafa uğratılmaya çalışılmaktadır. Bu durum ülke içindeki batılıların yerli işbirlikçilerinin iktidarın politikalarını zaafa uğratmak için kullanılmakta ve iktidar yalnızlaştırılarak Suriye politikasında zaafa uğratılmaya çalışılmaktadır. Açık toplum (Soros’un vakfı) üyesi olan muhalefet liderleri buradan aldıkları bilgilendirmeler ve yönlendirmelerle maalesef ülkemizin değil yabancıların bölge politikaları ile uyumlu mesajlar vermekteler.

Hizbullah Suriye meselesi gündeme gelene kadar İsrail karşısındaki direnişi ile hepimizin sempati ile baktığı örgütlerden biri idi. Ancak Suriye meselesi ortaya çıktığında gördük ki gerçekten daha sonraki aşamalarda İsrail’in politikalarına sutaşısın diye özel olarak güçlendirilmiş bir örgüt. Suriye meselesinin bu kadar uzaması ve katliamların bu denli yüksek sayıda gerçekleşmesinde Hizbullah örgütünün payı Esed’in ordularından daha yüksek olduğu açık. Buradaki tamamen İslam düşmanlığı üzerine bina edilmiş olduğu açık olan ne kadar Sünni öldürürsen o kadar iyi şiisin inanışı. Sadece din kardeşini öldürmenin sevap olması ele alındığında Şianın İslam düşmanları tarafından uydurulmuş bir proje olduğunu her aklıselim anlar. Bölge halkı profili Sünni olması hasebiyle bölgede bu güne kadar şii bir örgüt olan Hizbullah güya İran destekli olarak güçlendirilmiştir. Bu gün de kullanılmaktadır.

Arap baharı ile bölgedeki dengelerin Sünniler yani Türkiye lehine geliştiğini gören İngilizlerin son yüzyıldır uyguladıkları politika kodlarına sahip anlayış yeniden devreye girerek durumu tersine döndürme gayretindeler. Bunun için Suriye’de İran desteği kullanırken, Mısır’da Kıptileri ve Tunus’ta ise yetiştirdiklerini düşündükleri Laikleri ve Orduyu kullanmaya çalışmaktadırlar.
Suudi Krallığının tek adam siyasetine dayanmasının verdiği politika zaafiyetini ise buradaki tarafgirliğinde görmekteyiz. Kendilerini İhvan bölgede hakim olmaya başlarsa biz de iktidarımızı kaybederiz anlayışına kaptırmış olan bu köhne yapılar ellerindeki tüm maddi kaynakları zalimlere destek olarak kullanmaktadırlar. Bu destekleri Müslümanlar üzerinde derin yara oluştururken inanıyoruz ki kendi iktidarlarının süresini kısaltacaktır. Pek yakında Suud’ta da, BEA’da da samimi insanlar iktidarın zalimlerin yanında durma siyasetini cezalandıracaklardır.

‘Onların işleri; Kendi aralarında istişareyledir. Ayeti kerimesine tabii olmayan her yönetim anlayışı kendi içinde zalimlikleri barındırmaktadır. Bu zalimliklerden kurtulmanın yolu olarak bu gün adına Demokrasi denen bir yönetim anlayışı dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Dünyadaki tüm Müslüman toplumların da kendi aralarında istişare mekanizmalarını güçlendirecek bir sisteme kavuşması için hep birlikte çalışmalı ve dua etmeliyiz. O zaman göreceğiz ki her ülkede kendi kendilerini yönetebilen ve daha hızlı kalkınan topluluklara sahip olacak dünya. Dünyada siyasi yapılanma daha dengeli ve insanların daha adil bir dünyada yaşamalarına hizmet edecektir. Bu inanışı tüm dünyadaki farklı kültürlerdeki insanlara yaygınlaştırırken, devletlerin de buna ikna olması ve siyasetlerine böylece yönlendirmeleri için gereken lobi faaliyetini yürütmeliyiz.
Orta doğu siyasetinde hakim güçlerin yeni denge politikasına karşı Dışişlerinin politikalarının doğru olduğuna inanıyoruz. Ancak strateji konusunda bazı eksiklikleri tamamlamadan yeni dönemi idare etmek çok ta kolay olmayacak. Aktif denge politikasına karşı ülkemizde bazı ek önlemler almak durumunda olduğumuz aşikâr. Mevcut stratejilerle daha fazla bölgesel politikalarımızı göreceli üstünlükleri destekleyecek şekilde yürütmemiz mümkün gözükmüyor. Mevcut stratejilere ek olarak, aynı inanışa sahip olduğumuz bölge insanları ile ülkemiz insanlarının etkileşimini arttırmalıyız. Bu amaçla;

a.       Etkileşimi arttırma konusundaki faaliyetleri geliştirmek amacıyla ülkemizdeki tüm gönüllü teşekküllerin aktif olarak katılımının sağlandığı bölge insanları ile sağlıklı iletişim kurmanın önündeki engeller nelerdir, bu engelleri nasıl aşarız ve nasıl sağlıklı bir kardeşlik tesis ederiz üzerine bina edilmiş bir eğitim ve bilgilendirme programı uygulanmalıdır.
b.      Ülkemize gelen bölge insanları ile İslam kardeşliği ve misafirlik konusunun önemi işlenerek özel dostluklar gelişmesi konusunda özel gayret gösterilmelidir.
c.       Şehirlerimizin yeni bölge siyasetine göre planları yeniden gözden geçirilmeli ve Kentsel dönüşümün yoğun olarak yaşandığı bu dönemde bölgesel etkileşim stratejilerini destekleyecek özel dostluklara zemin hazırlayan şehirler inşa edilmelidir. Fransızların geniş meydanlara açılan şehirleri onların sömürge politikalarını desteklemek üzere tüm sömürge siyaseti güttükleri şehirlerde uygulanmıştır. Fransız siyasetinin bu politikası sömürmeye devam ettikleri, sözde bağımsız tüm Müslüman ülkelerde uygulanmaktadır. Osmanlılar ise şehirden önce mescit, Camii ve Külliye inşa ederek şehirleri bunun etrafında örgütlemişlerdir. Bu yapılanma ki bu gün Afrika’nın veya dünyanın neresine giderseniz gidiniz Osmanlı padişahlarına ve toplumuna bir özlem olarak bizlere muhabbet olarak yansımaktadır. Ağaoğluna Onbin dairelik projeler yaptırıp içerisine bir mescit veya cami planlamayan zihniyetle biz bu politikaları nasıl destekleyeceğiz. Acı olanı ise bu projelerin bir tarafında Emlak konut ibaresinin yer almasıdır.
d.      Bir mahalleden bir eve gelen misafirler o mahallenin ortak misafiri olarak görülürdü eskiden. Yenidünyada buna yakın ortak gönüllü teşekküller inşa edilebilir. Vakıf medeniyeti böyle bir siyaseti desteklemek için yeniden inşa edilebilir.
e.      Kültürel farklılıkları son yüzyıl içerisinde inşa edilmiş olan bu toplumların kültürel farklılıklını ortadan kaldırmak amacıyla, deniz otobüsü seferlerini arttırmalı gerekirse bir vakıf kurularak bunlara bağlanacak akarla bu gidiş gelişler ücretsiz hale getirilmelidir. Bölge insanlarının %2,5’i ülkeler arası seyahat etmeli ve yerel iletişim kurmalıdır. Her yıl evlenenlerin %2,5’uğu bölge ülkelerinden olmalıdır.
f.        TGTV öncülüğünde kurulan İDSB bağlantıları dikkate alınarak, Türk okullarının yanı sıra ortak okullar projesi başlatılmalıdır. Bölgedeki ortak okullarda Türkçe yabancı dil olarak okutulmalı ve bu okullarda ülkemiz insanları görevlendirilmelidir. Haliyle Türkçesini pekiştirmek isteyen öğrencilerin Anadolu’ya gelmeleri sağlanacaktır.
g.       Mevlana değişim programı için ayrılan kaynak arttırılmalı, gönüllü teşekküller tecrübesine sahip kişiler bu projenin başına getirilerek İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) üye tüm ülkelerin üniversiteleri ile ortak programlar uygulanmalıdır. Bu projeler kapsamında farklı ülkelere giden bu gençlerin İDSB tarafından özel ilişkiler geliştirecek ortamlarda kalmaları konusunda yönlendirilmesine özen gösterilmelidir. Bu öğrencilerin gönüllü teşekküllerin organize ettiği yurt ve evlerde kalmaları bu tarz sürekli ilişkileri güçlendirecektir.
h.      Ülkemiz içinde devlet kurumlarının halkıyla ortak politikalar geliştirmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Halkıyla aynı yöne bakan devlet anlayışı yaygınlaştırılmalı ve halkında buna inandırılması temin edilmelidir. Önceki dönemlerde devletin halktan koparıldığı, halkın devletten koparıldığı süreçlere son verilmeli, eski refleksle hareket eden bürokratlar acilen değiştirilmelidir. Ülkemiz insanının her bir bireyi ülkemiz politikalarının birer temsilcisi olana kadar tüm tarafların etkileşimi sağlanmalı ve bu etkileşim en üst düzeyde sürdürülmelidir.
  Saygılarımla.
Abdullah Ekinci
11.08.2013 10:18


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder